Önümüzdeki her sene palamut toplamaya, viyollere ekip fidan olmalarını beklemeye ve toprakla buluşturmaya devam edeceğiz. Taaaaaa ki Nihat abi'nin kitabında söylediği şu cümle gerçekleşene dek " Büyük bir çoğunluğun az da olsa palamut ağacı vardı.Palamut ağacı badem, zeytin, incir gibi dikme, sulama, aşılama istemez, kendiliğinden çıkar, kendiliğinden büyür. By yüzden belli bölgeler Hızırşah köyünden Uzun Azmak'ın denize döküldüğü yere kadar uzanan vadi palamut ağaçlarıyla kaplıydı. Kızılova mevkiinde, sarnıçın olduğu düzlük de palamut ağaçlarıyla örtülüydü. Palamutbükü adını, bütün koyu kaplayan ulu palamut ağaçlarından almıştı. Palamutbükü'nün o yıllardaki durumunu bugünlerde şu sözlerle anlatırlar: "Denizin kenarındaki bir ağaca çıksanız, hiç yere inmeden, ağaçtan ağaca geçerek, düzlüğün diğer ucuna inebilirdiniz." Bunun anlamı bir kişinin ağaçtan ağaca geçerek iki kilometre uzağa gidebilmesiydi..."
12 Şubat 2012 Pazar
MEŞELERİ DİKMEYE BAŞLADIK
Üç yıldır sürdürdüğümüz palamut toplama, viyollere ekme, fidan olmalarını bekleme sürecinin hoş bir dönemecini de bugün aştık. Datça Yerel Tarih Derneği ve Datça Orman Şefliği ile beraber palamut fidanlarımızı toprakla buluşturduk. Bunu yaşamak başlı başına bir keyifken, üstelik fidanlarımız sevgili NİHAT AKKARACA abimiz anısına dikildi. Datça tarihinde çok önemli bir yer tutan meşeler bir gün büyüdüklerinde Nihat abi yattığı yerden huzurla gülümseyecek diye düşünüyoruz.
Ağaç dikimine destek olan tüm dostlarımıza candan teşekkürler...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)