Jeoloji Yük. Mühendisi Cengiz KARAKÖSE'nin 16 Kasım 2009 tarihinde Datça Ekspres Gazetesinde yayınlanan yazısı:
Sıra geldi yat limanına. Sevgili Datça’lılar yat limanını ya da gerçek bir limanı balıkçı barınağı ile karıştırıyorlar. Bu nedenle bir yat limanının nasıl olduğunu anlatmadan önce, Girne’deki (Kıbrıs) yat limanının ne durumda olduğundan söz edeceğim.
Kıbrıs Limanlar Dairesi Müdürü Davut İzkan geçenlerde “Girne yat limanındaki kirlenmenin, kıyı akıntısının yolunun kesilmesi yüzünden olduğunu, ayrıca derelerden limana taşınan aşırı kum ve uçan tozlar yüzünden liman içindeki dolgunun arttığını, eğer Türkiye’den yardım sağlanamazsa seneye yat limanının tam bir çöplüğe döneceğini” söyledi. Çevre Koruma Dairesi Müdürü Hülya Altan ise “limanda büyük kirlilik yaşandığını, deniz tabanın ise görünmez olduğunu” söylüyor. Kıbrıs’ın önemli turistik merkezlerinden biri olan Girne’deki yat limanında yaşananları yetkililer böyle anlatıyor. Bu arada bir ümit ışığı Türkiye’den doğdu, Deniz Temiz Derneği Girne yat limanında yaşanan çevre kirliliği için neler yapalabileceğini araştırmaya başladı. Umarım yapılacak çalışmalar başarılı olur.
Türkiye’den de bir örnek verecek olursak; Göcek koylarının yatlar tarafından kirletildiğini, dolayısıyla sualtı görüş mesafesinin ve netliğinin azaldığını, çeşitli derinliklerde tortu tabakası ve yeni türlerin oluştuğunu, yatlardan atılan sintine sularının tehlikeli boyutlara ulaştığını tespit eden ÖÇKK, bu kötüye gidişe dur demek için oldukça sıkı uygulamaları devreye soktu. Örneğin mavi yolculuğun önemli ayaklarından olan Göcek ve Dalaman koylarına yat sınırlaması getirdi.
ÖÇKK bu koylarda geçerli olmak üzere 26 maddelik bir koruma getirdi. Buna göre açıkta (alargada) demir atmak yasaklandı. Koya giren bütün teknelere iskele, yat limanı ya da mapalara (sabit halka) bağlama mecburiyeti getirildi. Atık su tankı bulunmayan teknelerin koya girmesi engellendi. Gri suların (mutfak, lavabo ve duştan gelen suların) koy içine bırakılması halinde, ciddi para cezaları kesilmeye başlandı. Bütün bunlar Göcek koyunu kurtarmak için yapılıyor. İşte yatların, bakir koylara neler yapabileceğini gösteren birkaç çarpıcı örnek!
Şimdi de 2634 sayılı yasaya dayanarak Bakanlar Kurulu’nun 08.06.1983 tarihinde çıkardığı yat turizmi yönetmeliğinde, bir yat limanında bulunması gereken en az birimleri sıralayalım. Bunlar su ve elektrik alma kutuları; güvenlik hizmeti; akaryakıt hizmeti; navigasyon hizmeti; posta, telefon ve teleks hizmeti; duş ve banyo yapma yerleri; çamaşır yıkama yeri; alış veriş mağazaları; yiyecek ve içecek sağlayan lokanta ve marketler ; yat ve araç kiralama büroları; irtibat büroları; sağlık merkezi; hobi alanları; çocuk parkları ve diğer gerekli üniteler ile başka imkanlardır.
Bütün bu imkânların bulunduğu bir yat limanından, hangi yatçı dışarı çıkar da, şehirde alış verişe ya da yemek yemeye gider. Bana göre sadece gezmeye çıkarlar. Ayrıca yat limanında çalışacak kişilerin, hepsinin tecrübeli elemanlardan oluşacağını düşünürsek, yerli halkın iş bulma şansının da fazla olamayacağını sanmıyorum. Bizim balıkçı teknelerinin de, ancak ciddi paralar karşılığında içeri alınacağına inanıyorum!
Söz konusu yatlar Bodrumdan çıkıp Marmaris’e kadar ya da Marmaris’ten Bodrum’a kadar gezerken, yasak olan lağım sularını boşaltacakları yer bulamadıkları için, yarımadamızın güzelim koylarına bırakmaktadırlar. Ayrıca gri sularını da, hemen her yere rahatlıkla boşaltabilmektedirler. Bu durum kirlilik değil de nedir? Biz de bu arada Datça’nın arıtma suyunun temiz olup olmadığı üzerine tartışıp duruyoruz. Ama elin oğlu denizleri kirletmekle meşgul…
Diğer taraftan büyük sermaye, tıpkı golf turizminde olduğu gibi, paralı kesime hizmet veren yat ve yat limanı işletmeciliğine sürekli destek vermekte, normal bir vatandaşın kolay yararlanamayacağı bu turizm kolundan ciddi paralar kazanmak için çaba sarf etmektedir. Nedeni de pastanın büyük olmasıdır. Denizlerin kirlenmesi onları ilgilendirmemektedir. Onlar Sığacık’ta, Alaçatı’da bakir koylara bu günlerde marina yapmakla meşguldürler. Antalya/Kundu’da, Milas/Ören’de ve Datça’da ısrarla yat limanı yapılmasını istemektedirler.
Anadolu’nun bir köşesinden, hayatında ilk defa Datça Milli Eğitim Kampı’na gelen benim güzel öğretmenimin, temiz bir denize girmesi onlar için önemli değildir. Onlar yılda 4 milyar doları geçen getirisiyle, yat turizminin teşvik edilmesini istemektedir. Deniz kirliliği alır başını gidermiş, onları hiç ilgilendirmemektedir. Daha sonra kedilerinin finanse ettiği bazı çevre kuruluşlarına, göz boyamak için para desteği sağlarlar olur biter…
İşte bütün bu nedenler yüzünden Datça’nın iki güzel koyundan birine, daha doğrusu şehrin göbeğine, yani binlerce kişinin denize girdiği bir yere, yat limanı yapılmaması gerekmektedir.
22 Kasım 2009 Pazar
12 Kasım 2009 Perşembe
KIYI GÜNÜ KUTLAMALARI ve BİLGİ EKSİKLİĞİMİZ
Jeoloji Yük. Mühendisi Cengiz KARAKÖSE'nin 2 Kasım 2009 tarihinde Datça Ekspres Gazetesinde yayınlanan yazısı:
UNEP’in (Birleşmiş Milletler Çevre Programı) Akdeniz Eylem Planı (MAP) kapsamında, Akdeniz’de kıyısı bulunan ülkelerle birlikte, ilki 2007 yılında kutlanan Kıyı Günü etkinliklerinin üçüncüsü, 24 Ekim cumartesi günü Datça’da yapıldı. Kutlamaları Çevre ve Orman Bakanlığı, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Datça Belediyesi, Muğla Üniversitesi, Sualtı Araştırmaları Derneği birlikte düzenledi.
Kıyı günü Kutlamaları, Akdeniz çevresindeki kıyıların önemini vurgulamak için başlatılmış bilinçlendirme ve bilgilendirme kampanyasıdır. Doğal kıyılarımızın korunması, bu etkinliğin en önemli konusudur. Kıyıda yaşayan insanlarla, buralardaki sosyal yaşam ve ekonomik faaliyetler arasındaki etkileşimi ortaya koymak için yapılmaktadır.
Dünya nüfusunun neredeyse yarısını barındıran ve pek çok turist için tatil ve dinlenme imkânı yaratan kıyıların doğal halleriyle korunması gerekiyor. Akdeniz kıyılarına akın eden turist sayısının 275 milyon ve Muğla kıyılarına gelen turist sayısının ise yaklaşık 3 milyon olduğunu hatırlayacak olursak, konunun önemi daha net ortaya çıkmaktadır. Karadan ve denizden gelen bu kadar çok turisti kıyılarımızda ağırlarken, ne kadar dikkatli davranılması gerektiği de ortadadır. Onların konaklaması ya da yararlanması için inşa edilecek kıyı yapılarını nasıl dikkatle planlamanın gerektiği de kendiliğinden belirmektedir.
İspanya’nın geçmişte yaptığı gibi kıyılarımızı beton yığını haline getirmeden, tekrar tekrar düşünmemiz gerekiyor. Bu gün İspanya, kıyılarını eski haline döndürmek için çok uğraşmasına karşılık, fazla bir şey yapamamaktadır. Ortadan kaldırmak istediği otellerin yıkıntılarını nereye dökeceği bile büyük bir sorun yaratmaktadır. İspanya örneği ortada iken, bizim aynı hataları yapmamız biraz komik olur sanırım.
Cumartesi günü kıyı gününü Datça’da kutladıktan sonra, Pazar günü de Marmaris’te, Özel Çevre Koruma Bölgeleri Kıyı ve Deniz Alanlarının Kullanım İhtiyaçları Çalıştayı yapıldı. Aslında bu çalıştay Datça’yı daha çok ilgilendiriyordu. Bu nedenle Pazar günkü toplantıya Datça’dan katılım daha fazla oldu. Datça Belediyesi, Datça Çevre Derneği ve Datça Balıkçı Kooperatifinden çok sayıda temsilcinin katıldığı çalışma grupları oldukça verimli çalışmalar sergiledi.
Kıyı günü kutlamaları ve Özel Çevre Koruma (ÖÇK) Bölgelerinde kıyı ve deniz alanlarının nasıl kullanılacağı konusunda ihtiyaçların sıralandığı ve tespitlerin yapıldığı toplantılar sırasında yapılan konuşma ve tartışmalar, bana bir kere daha nasıl büyük bir bilgi eksikliğimiz olduğunu gösterdi. Genelde iskele, balıkçı barınağı, ihracat-ithalat limanı, feribot limanı, yat limanı ve büyük tekneleri (Kruvaziyer) bağlama limanı gibi kavramların, sürekli olarak birbirleriyle karıştırıldığına şahit oldum. Bu nedenle, Datçalıları en kısa zamanda bu konularda bilgilendirmenin gerekli olduğuna inanıyorum. Böylece yaşanan kavram karmaşasının, iyi bir bilgilendirmeyle ortadan kalkacağına eminim.
Datça’nın ve Datçalının balıkçılık faaliyetleri ve sorunları, Denizel biyolojik çeşitlilik ve çevre kirliliği, kıyı yapıları ve alt yapı tesisleri, kıyı yerleşmeleri, deniz turizmi ve kıyı mevzuatı uygulamaları konularında oluşturulan çalışma gruplarında, beklentilerini ÖÇKK’nın yetkili ve etkili temsilcilerine aktarma fırsatı doğdu.
Konuyu toparlamak gerekirse, bana göre dışarıdan gelenler yerine, daha çok Datça’da yaşayanlara imkân sağlanması ve faydalı olması için kıyı yapılarının inşa edilmesi gerekmektedir. Eğer bunu iyi bir şekilde başarabilirsek, Datça kıyılarına gelecek yabancılara ciddi bir biyolojik çeşitlilik, özelliği ve çekiciliği yüksek, temiz ve sağlıklı bir deniz sunabiliriz. Önümüzdeki günlerde bunu başarabilirsek, gelecek Datça ve Datçalı için çok güzel olacak demektir.
Sonuç olarak kamu kurumlarının, sivil toplum kuruluşlarının ve yerel halkın çevre bilincini ve bilgilenmesini arttırırsak, kıyılarımızın ekolojik ve sosyal dengesini koruyan kıyı yapıları inşa edersek, Datça’nın temiz ve doğal kıyı alanlarını daha uzun yıllar korumayı başarabiliriz.
UNEP’in (Birleşmiş Milletler Çevre Programı) Akdeniz Eylem Planı (MAP) kapsamında, Akdeniz’de kıyısı bulunan ülkelerle birlikte, ilki 2007 yılında kutlanan Kıyı Günü etkinliklerinin üçüncüsü, 24 Ekim cumartesi günü Datça’da yapıldı. Kutlamaları Çevre ve Orman Bakanlığı, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Datça Belediyesi, Muğla Üniversitesi, Sualtı Araştırmaları Derneği birlikte düzenledi.
Kıyı günü Kutlamaları, Akdeniz çevresindeki kıyıların önemini vurgulamak için başlatılmış bilinçlendirme ve bilgilendirme kampanyasıdır. Doğal kıyılarımızın korunması, bu etkinliğin en önemli konusudur. Kıyıda yaşayan insanlarla, buralardaki sosyal yaşam ve ekonomik faaliyetler arasındaki etkileşimi ortaya koymak için yapılmaktadır.
Dünya nüfusunun neredeyse yarısını barındıran ve pek çok turist için tatil ve dinlenme imkânı yaratan kıyıların doğal halleriyle korunması gerekiyor. Akdeniz kıyılarına akın eden turist sayısının 275 milyon ve Muğla kıyılarına gelen turist sayısının ise yaklaşık 3 milyon olduğunu hatırlayacak olursak, konunun önemi daha net ortaya çıkmaktadır. Karadan ve denizden gelen bu kadar çok turisti kıyılarımızda ağırlarken, ne kadar dikkatli davranılması gerektiği de ortadadır. Onların konaklaması ya da yararlanması için inşa edilecek kıyı yapılarını nasıl dikkatle planlamanın gerektiği de kendiliğinden belirmektedir.
İspanya’nın geçmişte yaptığı gibi kıyılarımızı beton yığını haline getirmeden, tekrar tekrar düşünmemiz gerekiyor. Bu gün İspanya, kıyılarını eski haline döndürmek için çok uğraşmasına karşılık, fazla bir şey yapamamaktadır. Ortadan kaldırmak istediği otellerin yıkıntılarını nereye dökeceği bile büyük bir sorun yaratmaktadır. İspanya örneği ortada iken, bizim aynı hataları yapmamız biraz komik olur sanırım.
Cumartesi günü kıyı gününü Datça’da kutladıktan sonra, Pazar günü de Marmaris’te, Özel Çevre Koruma Bölgeleri Kıyı ve Deniz Alanlarının Kullanım İhtiyaçları Çalıştayı yapıldı. Aslında bu çalıştay Datça’yı daha çok ilgilendiriyordu. Bu nedenle Pazar günkü toplantıya Datça’dan katılım daha fazla oldu. Datça Belediyesi, Datça Çevre Derneği ve Datça Balıkçı Kooperatifinden çok sayıda temsilcinin katıldığı çalışma grupları oldukça verimli çalışmalar sergiledi.
Kıyı günü kutlamaları ve Özel Çevre Koruma (ÖÇK) Bölgelerinde kıyı ve deniz alanlarının nasıl kullanılacağı konusunda ihtiyaçların sıralandığı ve tespitlerin yapıldığı toplantılar sırasında yapılan konuşma ve tartışmalar, bana bir kere daha nasıl büyük bir bilgi eksikliğimiz olduğunu gösterdi. Genelde iskele, balıkçı barınağı, ihracat-ithalat limanı, feribot limanı, yat limanı ve büyük tekneleri (Kruvaziyer) bağlama limanı gibi kavramların, sürekli olarak birbirleriyle karıştırıldığına şahit oldum. Bu nedenle, Datçalıları en kısa zamanda bu konularda bilgilendirmenin gerekli olduğuna inanıyorum. Böylece yaşanan kavram karmaşasının, iyi bir bilgilendirmeyle ortadan kalkacağına eminim.
Datça’nın ve Datçalının balıkçılık faaliyetleri ve sorunları, Denizel biyolojik çeşitlilik ve çevre kirliliği, kıyı yapıları ve alt yapı tesisleri, kıyı yerleşmeleri, deniz turizmi ve kıyı mevzuatı uygulamaları konularında oluşturulan çalışma gruplarında, beklentilerini ÖÇKK’nın yetkili ve etkili temsilcilerine aktarma fırsatı doğdu.
Konuyu toparlamak gerekirse, bana göre dışarıdan gelenler yerine, daha çok Datça’da yaşayanlara imkân sağlanması ve faydalı olması için kıyı yapılarının inşa edilmesi gerekmektedir. Eğer bunu iyi bir şekilde başarabilirsek, Datça kıyılarına gelecek yabancılara ciddi bir biyolojik çeşitlilik, özelliği ve çekiciliği yüksek, temiz ve sağlıklı bir deniz sunabiliriz. Önümüzdeki günlerde bunu başarabilirsek, gelecek Datça ve Datçalı için çok güzel olacak demektir.
Sonuç olarak kamu kurumlarının, sivil toplum kuruluşlarının ve yerel halkın çevre bilincini ve bilgilenmesini arttırırsak, kıyılarımızın ekolojik ve sosyal dengesini koruyan kıyı yapıları inşa edersek, Datça’nın temiz ve doğal kıyı alanlarını daha uzun yıllar korumayı başarabiliriz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)